Herkesin Hayatı Eşit Değerde Mi? - Serkan Hüseyin Atay
Kayıt Dışı

Herkesin Hayatı Eşit Değerde Mi?

Dağdaki çoban ile benim oyum eşit olamaz.

Bu sözü hatırlamayan yoktur. Bu söz aslında oldukça fazla mesaj vermektedir. Örneğin, İngiltere’de herkes eşittir ama Kraliçe biraz daha eşittir. Yukarıdaki sözü de Türkiye’deki bir kraliçemiz söylemiş durumda.

Yasalar önünde herkesin bir oy hakkı vardır ve herkes yasa önünde eşittir fakat bu kraliçemizin oyu biraz daha eşittir. Kendisi öyle söylüyor.

Türkiye’de bu sözden dolayı kıyıma uğrayacak hale gelmesi olasılığı belki de buna benzer pek çok bakış açısını gölgede bırakmıştır.

Acaba Türkiye’nin en ünlü kişisi ile çobanın oyu gerçekten de eşit değil mi? Hele ki hayatı?

Bilim adamı ile fabrikatör…

Bir anne ile bir simitçi?

Çöpçü ile fırıncı?

Şoför ile futbolcu?

Türkiye’de, Dünyada ne kadar insan varsa acaba hayatları eşit değerde mi?

Bu, cevaplanması çok kolay bir sorudur. Yine de sosyal bilimcilerin cevaplarını inceledikten sonra bu cevabı vermek, cevabın anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.

Sosyal bilimcilere göre toplumdaki her bir insanın hayatı eşit değere sahip değildir. Toplum bir halıya benzetilir. Halının ortasından bir ipin çekilmesinin halıya olan etkisiyle halının kenarından biri ipin çekilmesinin halıya olan etkisinin kesinlikle aynı olmadığı söylenir.

Örneğin TV’de: “Adam üçüncü kattaki balkondan aşağı düştü ve öldü.” haberi yapılır. Toplum için bu ölüm çok da önemli değildir. Çekirdek eşliğinde takip edilir.

Oysa toplumda çokça değer verilen bir sanatçının ölmesi günlerce konuşulur. Hele ki kişi eceli ile ölmemişse Avrupa sorununa dönüşür.

Bu örnek sosyal bilimcileri haklı çıkarmaktadır. Çünkü toplum, merkezdeki bir kişinin toplumdan çekilmesiyle kenarındaki birinin çekilmesine aynı değeri vermez. En azından sosyal bilimciler öyle diyor. Sonuçta bu çıkarımla kraliçemizi haklı çıkarırlar. Derler ki senin oyunla çobanın oyu eşit olamaz. Senin oyun daha eşit.

İnsanlar ne zaman bir psikolojik kitle oluştursa sosyal bilimcileri haklı çıkaran davranışlarda bulunur. Deniz kenarında gece yürüyüşü yaparken Doğan Cüceloğlu’nun kitap imzaladığını gördüm. Kitabını aldım ve imzalattım.

Normalde etrafımda ne kadar ünlü görsem onlara herhangi biri gibi davranırım. Bodrum’a giderken uçağı dolduran ünlülerin: “Bak ben buradayım, beni hatırlamadın mı?” bakışlarını doğru yorumlarım da tepkide bulunmam.

Ben bu ruh halindeyken güzel insan Cüceloğlu’na aynı o anda sıraya giren insanlar gibi yaklaştım. Çünkü Cüceloğlu toplumun merkezindeki bir insan. Yakın zamanda vefat etmiş olması da herhangi birinin vefat etmiş olması gibi değildi. Sosyal bilimciler bir kez daha haklıydı.

Yıllar önce üniversitemdeki amfiyi tıklım tıklım eden o güzel insanın Amerikalı ve Türk’ün merhabalaşmasını betimlemesi, aradaki kültür farkını mizahi bir dille sunması zaten normal bir insanın verebileceği bir bakış açısının olmadığını göstermesi onu merkeze alıyor. Kayıp gitmesi de o derecede toplumu etkiliyor. Bize de her insanın aynı değere sahip olmadığını gösteriyor.

Amerikalı kız sabah sahilde yürüyüş yapan Türk’e insanlık gereği selam verir. Birbirlerine yaklaşırlar, birbirlerinin yanından geçip giderler. Gülümseyerek selamlaşmayı bitiren kızın ardından bizim Türk elleri cebinde miskince arkasını döner ve kızın orasına bakar 😊 Cüceloğlu bir başka örneğinde yaşlı bir çifti sahneye çıkarır. Bir ip tutturur. O ipi çekmelerini ister. İlişkiyi sünen bu ipe benzetir.

Çekmeye devam edin der. İki taraf da çekince ip kopar. Sonra tekrar bir ip verir ve her bir anlayışlı sözde birbirlerine yakınlaşmalarını ister. İpini gerilimi yoktur. Bir süre sonra çift sevgiyle birbirine sarılır.

Tam burada sormak gerek.

Bu kültür ögelerini toplumun önüne seren Cüceloğlu ile Cüceoğlu’nu sahneye çağıran o dönem sunucu öğrencisinin hayatı eşit değer sahip miydi? Değil miydi?

Denebilir ki bu sorunun cevabı çoktan verilmiş durumda. Zaten halı örneğinde olduğu gibi Cüceloğlu toplumun merkezinde, öğrenci ise değil, sırf bu yönüyle bile ikisinin hayatı eşit değer sahip değildir.

Oysa sorulması gereken bir başka soru vardır.

Bir insanın hayatının diğer bir insanın hayatıyla eşit değere sahip olması neye göre eşit veya değil?

Bir düşünür, sorgulamaya en iyi bildiğimiz şeylerden başlamamız gerektiğini söyler.

Hepimiz biliriz ki herkesin oyu eşit. Herkesin oyu eşitse hayatı da aynı değerde eşittir. Acaba kraliçemiz ve sosyal bilimcilerimizi haklı yapan şey nedir ki bildiğimizin dışında bir eşitsizlik var ve kraliçemiz kendi hayatını bir çobanın hayatından daha değerli olduğunu ima etmektedir.

Ona göre bir kraliçe olarak şehirde yaşamaktadır, köyde değil.

Bir çobandan daha fazla sosyal ilişki kurmaktadır. Daha fazla yer görmektedir. Daha fazla insanla tanışmakta… daha fazla dans, oyun bilmektedir. Çobanın okuma yazması bile olmayabilir. Köyünden çıkmamış da olabilir.

Tanıdığı insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez, sahip olduğu elbise kraliçemizin elbiselerinin onda biri bile değildir. Kraliçemizin ayakkabıları ise üç haneli sayıyla ifade ediliyor olabilir. Kim bilir çobanın sadece bir çorağı vardır ve sadece bir paltosu! Eğitimi yoktur mesela çobanın, kraliçemiz yurtdışında lisansüstü ya da doktora yapmıştır.

Peki tüm bunlar kraliçemizin hayatını çobandan değerli kılar mı? Sayılabilecek pek çok kültür ögesinden çobanın mahrum kalması onun hayatını değersiz kılar mı?

Evet!

Eğer tek bilgi kaynağımız olan medya gözü ile bakarsak, yüzde yüz evet!

Evet, kraliçemizin hayatı çobandan daha değerlidir, kesinlikle oyları sırf bu yüzden eşit olamaz.

Oysa en insani yönle baktığımızda durum bunun tam tersidir.

Bu yazının başlığının cevabı da tam buradan başlamaktadır.

Her insanın hayatı eşit değere sahiptir.

Neden?

İnsan hakları evrensel beyannamesinin her bir cümlesi orijinalinden anlamlı bir şekilde tek tek okunursa her insanın eşit hayat değerine sahip olduğu, her bir insanın eşit haklara sahip olduğu, her insanın her şeyiyle diğer insanlarla eşit davranışlar gösterebileceği yazar.

Bu bakımdan kraliçe ile çoban aynı derecede eşit hayat değerine sahiptir.

Beyanname bütün insanların eşit doğduğundan bahseder. Eşit doğan insanın eşit ölmemesi düşünülemez. Fakat medya ölen insanları biraz daha eşit gösterebilir. Bu durum onların eşit olmadığını göstermez. Bu insanlar sadece medyaya göre eşit değildir. Bize göre değil.

Sadece beyannameye göre herkesin hayatı eşit değere sahip değildir. Hukuka göre de öyledir. Hukuk da köken olarak örf, adet, gelenek ve göreneklere dayanır. Tüm bu unsurlar da güçlerini dinden alır. Dine göre de her insan eşittir.

Çok iğrenç sorular vardır. Bir koyunun mu bir köpeğin mi ölmesine engel olurdunuz?

Bir insan ve bir kamyon dolusu inek arasında seçim yapmak zorunda kalsaydınız, hangi tarafın ölmesini seçerdiniz?

Bu iğrenç sorulara göre canlılar eşit hayat değerine sahip değildir.

Bir başkasının bakış açısından hayat değeri biçmediğimizde tüm canlıların eşit hayat değerine sahip olduğunu fark edebileceğizdir. Sonuçta kraliçemiz ve sosyal bilimcilerin yanılmış olduklarını çok rahat söyleyebiliriz.

Herkesin hayatı kendisi açısından oldukça önemlidir, değerlidir ve diğerleri karşısında eşittir. Dünyada hiçbir canlının hayat değeri kefeye konamaz. Her canlı biriciktir.

Hayatın Anlamı Nedir

Mutlak Ahlak Diye Bir Şey Var Mı?

Mutluluğun Sırrı Nedir

Negatif Düşünce İnsanı Hasta Eder mi

Tanrının Var Olduğunu Nasıl Anlarız

Beyin Gücü Nedir? Beynimizin Ne Kadarını Kullanıyoruz?

Dünyayı Kim Yönetiyor? Dünyayı Yöneten Gizli Güçler

TED

Click to rate this post!
[Total: 1 Average: 5]

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. Çok güzel bir yazı yazmışsınız muhteşem ötesi diyebilirim ancak bu kadar güzel özetlenebilir di

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı