Hepimizin çocukluğunda önemli bir yere sahip olan usta hikayeci, 36 yıl süren kısa ömrüne onlarca hikaye sığdırmış, yazdığı makalelerle Türkçe’nin gelişmesine çok büyük katkılar sağlayan, vatanseverliği ile gelecek nesillere örnek olan, genç yaşta ölmesine rağmen ölümsüz bir şahsiyettir Ömer Seyfettin…
Bu yazımızda onun hayatına yakından tanık olmaya ne derseniz?
BU YAZININ BAŞLIKLARI
Ömer Seyfettin Kimdir? Hayatı….
Ömer Seyfettin 11 Mart 1884 yılında Balıkesir de bir ilçe olan Gönen’de dünyaya gözlerini açmıştır. Annesi Fatma Hanım, babası ise Mehmet Şevki Beydir. Dört çocuklu bir ailede büyümüştür.
Babası subaydır. Okul hayatına yaşadığı Gönen ‘de mahalle mektebinde başlamıştır. Babasının işi dolayısıyla aile olarak Gönen’den ayrılmışlardır. Daha sonra İstanbul’a gitmiştir. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul da tamamlayan usta hikâyeci Harp okulunu Teğmen olarak bitirmiştir. 1908 yılına kadar geçen süre de İzmir’de sonrasında ise Makedonya ‘da görev almıştır.1906 yılında Jandarma okuluna öğretmen olarak atanmasıyla İzmir’de olan gençlerin fikri ve edebi düşüncelerini tanıma fırsatı bulmuştur.
İlk yazı dünyasına girişi Mecmua-i Edebiye dergisinde yazdığı şiirler ile olmuştur. İlk hikâyesini Tenezzüh adıyla Sabah gazetesinde yayımlayan Ömer Seyfettin Batı kültürünü bilen Osmanlının fikir adamı olan Baha Tevfik’ten Fransızca bilgisi alması ile ilgili destek görmüştür. Milli edebiyat konusunda da fikir edinmeye İzmir de başladı.
Bizlere Bıraktığı Öylüleri
Geride 140 öykü bırakmıştır.
Ömer Seyfettin’in hayatına baktığımızda yaşamış olduğu otuz altı yıl boyunca emek vererek çoğu zaman sıkıntılar yaşayarak mücadele ettiğini görürüz. Zaten onu yaşamdan koparan hastalığı süreci çok zorluklu ve yalnız geçmiştir.
Bu kadar kısa zamana onlarca öykü sığdırması, dilde yapmış olduğu sadeleşme çalışmaları, yazdığı makaleler, askerliği, vatana duyduğu sevgi, olay öykücülüğünün ( Maupassant tarzı) temsilcisi olması yönüyle edebiyatımızda çok kıymetli bir yazar fikir adamı olduğu tartışmasız doğrudur.
Çağdaş hikâyeciliği temsil eden ilk yazardır. Milli Edebiyat döneminin temsilcisidir. O sadece edebiyat adamı değil aynı zamandan Milli akımın öncüsüdür. Yaşadığı yıllardaki olayların etkisiyle yaşadıklarını milli bir bilinçle hikayelerinde de yansıtmıştır. Beyaz Lale ‘de bu duyguyu çok güzel bir şekilde alırız.
Milli bilinci uyandırmak için Bomba, Hürriyet Bayrakları, Eshâb-ı Kehfimiz, Primo-Türk Çocuğu, Bahar ve Kelebekler gibi öykülerini bu amaç doğrultusunda vermiştir. Konusunu Osmanlı’daki kahramanlıklardan alan hikâyeleri de vardır. Bunlar Başını Vermeyen Şehit, Forsa, Pembe İncili Kaftan gibi hikâyeleri bu tarzdadır.
Efruz Bey gibi hikâyelerinde ise kendi aydın gibi göstermeye çalışan yanlış batılılaşma yaşayan sahte aydınları eleştirir diyebiliriz. Falaka, Kaşağı gibi öykülerinde çocuklara ders verir niteliktedir. O öykülerinde çok konuya değinmiş gelecek nesillere dönemi anlaması için bir kültürel miras bıraktı diyebiliriz.
Genç Kalemler Dergisinde Ömer Seyfettin
Tarih 1911 yılını gösterdiğinde Genç Kalemler dergisi çıkmaya başlamıştır. Genç Kalemler dergisi önceden Hüsün ve Şiir adıyla yayımlanan bir derginin adıydı. Hüsnü ve Hamit adında iki kişinin sahibi olduğu dergide Ali Canip Yöntem makale yazarıydı.
Belirli bir süre sonra Ali Canip’in önerisi doğrultusunda derginin adı Genç Kalemler olarak değiştirilmiştir. Genç kalemlerin ilk sayısında bundan böyle yayın hayatında uygulanması gereken prensiplere yer verilmiştir.
Balkan savaşlarında gelişen milliyetçilik fikri dil ve lisana da yansımalı yani milli bir dil ve milli bir edebiyat anlayışı olmalıdır. Ömer Seyfettin ve Ali Canip için milliyetin esası dilde başlamalıydı şeklinde ifade edersek yanlış olmaz. Bununla birlikte dilde ve edebiyatta millileşme fikri ortaya çıkar. Bunlar dil ve edebiyat için bir ihtilal olmuştur diyebiliriz.
Bu fikir etrafında birleşen üç isimden biri de Ömer Seyfettin’dir. Diğer iki isim Ali Canip ve Ziya Gökalp ten başkası değildir. Bu yeni dil hareketinin kurallarını ortaya koyacak bir makale yazılmalıdır ve bu makaleyi Ömer Seyfettin Yeni Lisan başlığıyla hazırlar. Yeni Lisan makalesinin sonunda Ömer Seyfettin imzası yerine ‘?’ işaretini kullanmıştır.
Bunu yapma amacı Ali Canip’e göre, Ömer Seyfettin’in bu makalenin içindeki fikirleri teklif etmesi ve Yeni Lisandaki fikirlerin tek bir kişiye mâl edilmesini engellemek içindir. Genç Kalemlerin ilk yazısı olan Yeni Lisan böylece bir beyanname niteliği taşımış olur.
Bu hareketi anlatmak, eleştirilere yanıt vermek arzusuyla Ömer Seyfettin Ziya Gökalp ve Ali Canip makalelerini yazmaya devam etmişlerdir. Yıllar öncesinde yani Tanzimat Döneminden söz edersek bu dönemde Ziya Paşa’nın dil ve edebiyatta tabiliğe dönme fikri Ömer Seyfettin tarafından yeniden cereyan edilmiştir şeklinde bir fikir yürütebiliriz.
Ömer Seyfettin Genç Kalemlerde dil ve edebiyatın milli olması fikriyle çalışmalarını yapmış ve konuşma diliyle yazı dilini birleştirmeyi istemiştir. Ömer Seyfettin İstanbul Türkçesinin en tabii lisan olduğunu ifade etmiştir. Ömer Seyfettin hem dilde hem edebiyatta yeni bir görüş, yeni bir anlayış getirmiş olan büyük bir şahsiyettir.
Ömer Seyfettin Ve Eserleri
Hikâye türünün ustası olarak ifade edebileceğimiz büyük bir yazardır, Ömer Seyfettin. Hikâyeciliğiyle ön planda olan yazarımız hikâyelerinden önce şiirle de ilgilenmiştir. Dil ve edebiyatta millileşme, sadeleşme düşüncesiyle yazdığı makaleler dönemin dil ve edebiyat görüşünü anlamamız açısından önemli kaynaklardır.
Yaşamı boyunca onlarca hikâye yazmış olan yazarın hikâyelerinde dikkat bir olayın üstünde olur ve adeta küçük bir roman gibi inşa edilmiş olan öykülerdir. Hikâyelerinin bir kısmı kendi hayatından izler taşır, bir kısmı sosyal ve siyasi düzene değinir. Yalnız Efe gibi hikâyelerinde halk edebiyatı kaynaklarından almıştır.
Kurbağa Duası ve Perili Köşk hikayesinde olduğu gibi bazı öykülerinde yanlış inançlara gönderme yapmış olan yazar, yurt sevgisiyle ilgili hikâyelerde yazmıştır. Tarih, konulu hikâyeleri de önemli bir yere sahiptir. Benimsemiş olduğu dilde sadeleşme fikriyle eserlerini yazmış olması günümüzde de anlamamızı sağlamıştır. Hikâyelerinde daima olay önemli olmuştur.
Şiirleri
Aveng-i Ezhar
Aşk
Bahar Rüzgârı
Bir Nale-i Hicran-ı Muvakkat
Buse-i Mader (Mensur)
Hediye (Mensur)
Hicran-ı Müzmin
İcab-ı Sevda (Mensur)
Kaşkar
Kır Sineği (Mensur)
Kurşun Kalem (Mensur)
Mefkure
Oh,Sus!,,
Pembe Menekşe (Mensur)
Saat
Sarhoşluk
Sevdiğime
Telhi-i Âmâl
Terâne-i Giryedâr
Türk Dünyası
Yad-ı Melûl
Yanlızlık
Yıkık Han
Öyküleri
Öyküleri oldukça fazladır. Listelemek yerinde olacaktır.
Acaba Ne İdi?
Ant
Akşam Sefası
Acıklı Bir Hikâye
Açık Hava Mektebi
Apandisit
Antiseptik
Ashab-ı Kehfimiz
Asilzadeler
Aşk Dalgası
Aşk ve Ayak Parmakları
At
Ay Sonunda
Ayın Takdiri!
Baharın Tesiri
Bahar ve Kelebekler
Balkon
Beşeriyet ve Köpek
Beyaz Lale
Başını Vermeyen Şehit
Beynamaz
Bilgi Bucağında
Binecek Şey
Bir Hatıra
Bir Kayışın Tesiri
Bir Çocuk Aleko
Bir Hayır
Bir Temiz Havlu Uğruna
Bit
Birdenbire
Boykotaj Düşmanı
Bomba
Busenin Şekl-i İptidaisi
Büyücü
Cesaret
Çakmak
Çirkin Bir Hakikat
Çirkinliğin Esrarı
Dama Taşları
Deve
Devletin Menfaati Uğruna
Diyet
Düşünme Zamanı
Dünyanın Zamanı
Elma
Eleğimsağma
Erkek Mektubu
Ezeli Bir Oyun
Falaka
Ferman
Forsa
Foya
Fon Sadriştayn’ın Karısı
Fon Sadriştayn’ın Oğlu
Gayet Büyük Bir Adım
Gizli Mabet
Gurultu
Hafiften Bir Seda
Hayyar
Harem
Herkesin İçtiği
Heykel
Hürriyet Bayrakları
Hürriyet Gecesi
Horoz
Hürriyete Layık Bir Kahraman
İffet
İhtiyalıkta mı Gençlikte mi?
İki Cinayet
İki Mebus
İlk Cinayet
İlk Düşen Ak
İlk Namaz
İnat
İrtica Haberi
Kaç yerinden?
Karmayolacılar
Kaşağı
Kazın Ayağı
Kerâmet
Kesik Bıyık
Kıskançlık
Kızıl Elma Neresi?
Koleksiyon
Korkunç Bir Ceza
Kurbağa Duası
Kurumuş Ağaçlar
Küçük Hikâye
Külah
Kütük
Lokanta Esrarı
Mahcupluk İmtihanı
Makul Bir Dönüş
Mehdi
Mehmaemken
Memlekete Mektup
Mermer Tezgâh
Miras
Muhteri
Müjde
Mürebbiye
Nadan
Nakarat
Namus
Nasıl Kurtarmış?
Nezle
Niçin Zengin Olmamış?
Nişanlılar
Pamuk İpliği
Pembe İncili Kaftan
Perili Köşk
Piç
Pireler
Primo Türk Çocuğu
Rüşvet
Sahir’e Karşı
Sebat
Sivrisinek
Sultanlığın Sonu
Şefkate İman
Şîmeler
Tam Bir Görüş
Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür
Tavuklar
Teke Tek
Tenezzüh
Teselli
Terakki
Topuz
Tos!
Tuğra
Tuhaf Bir Zulüm
Türbe
Türkçe Reçete
Tütün
Uçurumun Kenarında
Uzun Ömür
Üç Nasihat
Velinimet
Vire
Yalnız Efe
Yaşasın Dolap
Yemin
Yeni Bir Hediye
Yuf Borusu Seni Bekliyor
Yüksek Ökçeler
Yüz Akı
Zeytin Ekmek
Ömer Seyfettin Ve Ölümü (1884-1920)
Ölümünün ardından tam olarak 101 yıl geçmesine rağmen eserleri okunan , değerini yitirmemiş ve yitirmeyecek olan yüzü aşkın hikâyesi, edebiyata ve dile dair düşünceleriyle yeri asla doldurulamayacak yazarımız tarihler 25 Şubat 1920 yılını gösterdiğinde hastalığının ilerlemesi sonucunda 4 Mart’ta hastaneye kaldırılmasının ardından 6 Mart 1920 tarihinde vefat etmiştir.
Hastalığı yaşarken teşhis edilemeyen talihsiz yazarımızın ölümünün ardından yapılan otopsi sonucunda şeker hastası olduğu anlaşılmıştır. Tek evlilik yapmış olan yazarımız eşiyle ayrıldıktan sonra yalnız bir evde yaşamıştır.
O kadar yazılar yazan değerli bir yazarımız olmasına rağmen kimsesiz sanılmış ve kadavra olarak cansız bedeni tıp öğrencileri tarafından kullanılmıştır bunu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Böylesine değerli bir yazar ve fikir adamının bu şekilde vefat etmesi oldukça üzücüdür.
Kısa süren hayatının bütün yıllarında değerli fikirleriyle günümüze kadar gelmiş olan yazarımızın eserlerini hala okumaktayız yani sonuç olarak Ömer Seyfettin ölmüş fakat ölümsüzlüğü başarmış büyük bir şahsiyettir.
Vefatının ardından ilk olarak Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba mezarlığına gömülmüştür. 23 Ağustos 1939 tarihinde Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilmiştir.
Ölümün ardından 1935 yılında Ali Canip, onun hayatını düşüncelerini anlatan ve hikâyelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı kitabı yazmış ve yayımlamıştır. Bizde büyük bir şahsiyet olan yazarımız Ömer Seyfettin’i saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Semantik Makale Nedir? Nasıl Yazılır?
4 Yorum