Tanrının Var Olduğunu Nasıl Anlarız - Serkan Hüseyin Atay
Kayıt Dışı
Trend

Tanrının Var Olduğunu Nasıl Anlarız

TANRININ VAR OLDUĞUNU NASIL ANLARSINIZ? YOK MU?

Bakın ayakkabıları gıcır gıcır!

Elbisesi ipekten… hızlı adımlarla kapıya doğru gidiyor. Üstünü arıyorlar. Birbirlerine öyle bi bakıyorlar ki göz bebekleri bile hareketsiz. Donuk bir yüz ifadesi. Üst arama bitince kırmız halının üstünden geçip bir kaç adım aşağı iniyor.

Ses bomcası yanında halt etmiş. Kimse kimseyi duymuyor. Müziğin ritmiyle havaya hafiften zıplamayan kimse yok.

Masaya doğru yaklaşıyor. Tanıdıklarının arasına karışıyor. Masada ne varsa içmeye başlıyor. Yeme, içme, dans, ten teması ne arasanız var.

Bakın kendinden geçmiş. Saat öğleni gösteriyor. Hala uyuyor. İş güç umurunda değil gibi yatıyor. Birden yatağından fırlıyor. İşine geç kalmışlıkla bir şeyler atıştırmadan evden uçuyor.

İş yerini görüyor musunuz? Dedikodu almış başını gidiyor.

Arkadaşları ona sadece katlanıyor, o da yalancıktan…

Etrafında gerçek tek bir insan yok gibi! Her gün zararla yaşıyor. Sağlığını kaybetmesi an meselesi…

İşten atılması şaşırtır mı sizi?

Beş parasız kalması?

***

Gelin din’e göre yaşadığını hayal edelim.

Ayakkabıları gıcır gıcır! Elbisesi tertemiz. Avludan içeri girip ezanla birlikte saf tutuyor. Çıkarken sadaka veriyor.

İşine geri dönerken dualar alıyor. Herkes ondan memnun.

İş yerinde bereket var. Ağızlardan en çok duyulan ses Allah razı olsun, sözü… İşini hakkıyla yapanlara söylenir. En güzel dilektir.

Akşam ailesiyle buluşması şölen gibi. Hele de sevdiklerinin ziyarete gelmesi yok mu?!

Din bu buluşmaları emreder. İki bayram arası anlaşmazlıklar varsa bunların halledilmesini, küslüklerin barışmaya dönmesini emreder. Emreder çünkü insan beşeri bir varlık. Her şeyi kendi başına idrak edemez.

Tıpkı Allah’ın varlığında yazıya başlayan kişinin hayatı gibi… Bazen yanlış yola girer ve hayatı mahf olur. Oysa kişinin bu karanlık yüzüne ışık tutan din yüzünü nurlandırır. Çevresine güzel gösterir. Sofrasını bereketlendirir. Etrafındaki tüm insanları gerçek kılar. Dara düşene yardım edilmesini din öğütler. Kişinin yalnız bırakılmasını, öğlene kadar değil de sabahın ilk ışıklarına kadar uyunmasını söyler. Kişinin işinde adil olmasını ister.

Kısaca din insana öyle bir hayat çizer ki insan buna uyduğu sürece kendisini mutlu hisseder.

Tersinde ise dedikodu alır başını gider. Kimsece istenen biri olunmaz. Her şey biraz daha kötülüğe taşır gibi olur.

Sadece bu iyi hayata bakışla bile Allah’ın varlığı hissedilebilir. Zira Kur’an hep iyiyi emreder. İyiyinin iyiyi çağıracağını müjdeler. Özetle zorla güzellik olmaz sözüne her edimde hayat verir. İnsanın güzel yaşamasını, her şeyi güzel görmesini emreder.

Koca, yemeği beğenmese de bunu karısına söyleyemez. Tabi Allah’ı hissediyorsa! Tersi durumda, hiç güzel olmamış, niye tuzu az olmuş gibi gönül kıran sözler onca emeğe saygısızlık eder. Din bu kadar ince düşünüşü ortaya koyar. Her şeyi güzel görmek sadece dinle var olur.

Din zannetmeyin der.

Bilim bile zannederken din asla zannetmez.

Hayat da her zaman zannın iyi bir şey olmadığını gösterir. Şöyle:

Adam, birden ayağınıza bastı. Köpürmemeli. Belki de zihin engellidir. Seni kör seni… önüne baksana beyinsiz demek o kişinin hakkına girmektir. Belki de o an annesini kaybetmiştir! Dalgındır. Din bütün bu olasılıkları önceden bilir. Kişinin hayatına öylece yön verir.

Tüm bilgi yığınının, güzel yaşayışın kendiliğinde oluşması neredeyse imkansızdır. O yüzden Allah’ın varlığını bu emareler rahatça ortaya koyar.

Bundan başka deliller vardır elbet.

Bakın…

Belgeselde aslında canlının gözleri yok. Dünyadaki hiç bir canlının gözü yok. Güneş ışığına yönelen yüzde minik iki işaret beliyor. Göz. Ama tamamen deri ile kaplı. Işığa duyarlı bir bölge oluşuyor. O ışığı algılamak isteyen o bölgede minik açılmalar oluyor. Göz oluşmaya başlıyor. Ama bildiğimiz anlamda değil. Sadece ışığa duyarlı bir algı oluşumu. Sonradan göz şu an bildiğimiz göze evriliyor falan filan. Yerseniz!

Ayıların hepsi kahverengi. Kutupta bu kahverengilik oldukça dikkat çekiyor. Bu rengi gören hayvanlar kahverengi ayıdan rahatça kaçıyor. O kadar beyazın içinde kara bir nokta her bir canlı için kaçın alarmı gibi bir şey. Zamanla bu kara ayılar açlıktan ölmeye başlıyor. Rengi beyazlaşmaya başlayan ayılar ise daha az görülüyor olduğu için bazen yemek buluyor bazen bulamıyor, ama zamanla iyice beyazlaşınca artık avına çok rahat yaklaşıp beslenebiliyor.

Ayı hikayesine inanılır da gözün hikayesi bambaşka! Tam Kadir İnanırlık bir durum.

Başka bir yazıda Allah’a nasıl ulaşılacağını kısaca açıklamıştım. Yeniden deyineyim.

İnsanları, araçları, hayvanları… her şeyi ama her şeyi dünyadan kalıdırın. Dünyayı ayı da silin. Galaksiyi de. Güneşlerin ortada olduğu diğer galaksileri de… evren bomboş. Bu evrenin duvarları var mıdır?

Zekamız o duvara kadar bu durumu hayal edebiliyor. Peki o duvarın arkasında ne var?

Duvarları da kaldırın. Ne var ondan sonra?

Korkunç bir düşünce!

Hiçliğe doğru gideriz. Hiçlikten var olmayacağımıza göre mutlaka yaratıcı bir güç bu müthiş düzene ahenk vermiş olmalı ki yıllarca kendi hayatımızla bu dizilimin mükemmelliğine tanık oluyoruz.

Bu dizilimin kendiliğinden olması imkansız. Evrenin duvarlarla kaplı olması düşüncesi amansız bir şekilde bir yaratıcının var olması gerektiğini gösteriyor. Sadece bu örnek bile Tanrı var olduğunu gösterir. Diğer türlü elimizi şaklatmamızla önümüze meyveler dolusu tabakların gelmesi, yani hiçlikten bir şeyler üretebilmemiz gerekirdi. Ama bunu yapamıyoruz. Bu, hiçlikten gelmediğimizin ispatı. Bir gücün bizi yarattığının ispatıdır.

Beyin Gücü Nedir? Beynimizin Ne Kadarını Kullanıyoruz?

Dünyayı Kim Yönetiyor? Dünyayı Yöneten Gizli Güçler

Küresel Isınma Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Çevre Kirliliği Ve Sebepleri Nelerdir?

Satranç Nedir? Nasıl Oynanır?

 

Click to rate this post!
[Total: 1 Average: 5]

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Merhaba Serkan bey. Akli dengesi yerinde olan her insan tanrının varlığını bilir ve hisseder. Şimdi ölecekmiş gibi öteki tarafı düşünenler tanrının varlığını anlar. Hiç ölmeyecegini düşünen sadece kendi cebini ve midesini düşünenler yani işine gelmeyenler anlamaz veya anlamak istemezler. Teşekkürler…

Efsane için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı