Beyin Gücü Nedir? Beynimizin Ne Kadarını Kullanıyoruz?
Kayıt Dışı
Trend

Beyin Gücü Nedir? Beynimizin Ne Kadarını Kullanıyoruz?

Karikatürün birinde doktor:

“Maalesef beyin ölümü gerçekleşmiş durumda” der. Doktorun yanındaki adam da: “Alo.. Sedat beyin ölümü gerçekleşmiş.” Diyerek telefonun diğer ucundaki kişiye haber verir. Doktor yanlış anlamayı düzeltip: “Beyin ölümü kardeşim.. beyin ölümü.” Der. Yanındaki adam sorar: “Neyin ölümü?” Doktor: “Boşver.. bi bakıma haklısın.” Der. Adam: “Bi yerde ölmüş ama tam nerde bilmiyorlar.. tamam öptüm byee!” der telefona. 🙂 Aşağıya bak 🙂

Beyin gücü de buradaki karikatür gibi yanlış anlaşılmış durumda.

Bir insan ayağının yüzde kaçını kullanabilir?

Bir insan kolunun akciğerinin yüzde kaçını kullanabilir? Bunlar sorulmamış sorular. Bu yüzden cevabı neredeyse ortaya konmamış sorular bunlar.

İki kişi kıyaslandığında bir kişinin akciğerine alabileceği hava ile diğerinin birinin aynı değildir. Her insanınki farklıdır. Bir kişi özelinde düşünüldüğünde sürekli yüzdüğü dönemdeki akciğer ölçümü ile yüzmeyi bıraktıktan sonraki ölçüm mutlaka farklılaşacaktır. Çünkü vücudumuzun her bir organı çalışma ile olumlu veya olumsuz olarak değişir.

Sürekli olarak fareye tıklama (o minik sevimli hayvan değil, bilgisayar faresi) eklemi yıpratırken, sürekli yüzmek akciğerlerin dayanımını arttırıp genişlemesini sağlar. Sürekli merdiven inip çıkan birinin dizleri kireçlenirken, sürekli açma germe yapıp vücut kaslarını hareket ettiren birinin kolları güçlenmeye dolayısıyla kalınlaşmaya başlayacaktır.

Bu durum vücudumuzdaki tüm organlar için böyledir fakat sadece etkinlik anları için bu durum geçerlidir. İnsan vücudunun etkin olmadığı anlarda gelişen her ne varsa önceki haline geri döner.

Bundan başka ne yaparsak yapalım DNA’mızın bize emrettiğinin dışına çıkamayız. DNA bir insanın boyunun ne kadar uzayacağını, göz ve ten rengini, kalın veya ince olup olmayacağını vb. bir sürü bilgiyle donanmıştır. İnsan da DNA’nın bu emirlerine harfiyen uyar. DNA bir kişinin uzun boylu olmasıyla kodlanmışsa o kişi ne yaparsa yapsın uzun boylu olacaktır. Fakat tek bir durum hariç. O da doğal olmayan yollar.

Anne babası uzun bir çocuğun uzun boylu olacağı tahmin edilebilir. Yine de bu çocuğun vücudunun bir demir kafese uzun yıllar hapsedilmesi vücudun alacağı şekli değiştirir. Nasıl bir ağacın etrafına çelik çemberler geçirilip genişlemesi önlenirse insanın da boyu bu sayede uzun olması hastalıklı bir şekilde engellenebilir.

Gelelim beyin gücüne…

Kalp, göz, dalak vb. tüm organlarımız tam kapasite ile çalışır. Yani: “İnsan kalbinin yüz kaçını kullanabilir? sorusunun cevabı: “Yüzde yüzünü kullanır.” şeklindedir. Göz ve dalak içinde bu geçerlidir. İnsan göz gücünün yüzde yüzünü kullanır. Eğer %1’inin bile kullanamayacak halde ise bu kişi “az gören” birey olarak tanımlanır, zira gözün gücünün bir kısmını kullanamıyordur.

Eğer çoğunu kullanamıyorsa en insanı tanımla “farklı gelişen” birey olarak adlandırılır. Tamamını yani gözün gücünün yüzde yüzü kaybolmuşsa “kör” olarak adlandırılır. Görme engelli denmez. Ek bilgi olarak, körlerin kendilerine kör şeklinde seslenilmesini ifade etmekteler.

Konumuza dönecek olursak vücudumuzda DNA ile kodlanan tüm organlarımızı geliştirmemiz mümkün. Yine de bir ayrım var ki aynı beyin ölümü gerçekleşmiş karikatüründe olduğu insanlar tarafından yanlış anlaşılmakta, bu durum yanlış anlaşılmakta ve bu doğru olmayan bilgi dilden dile yanlış bir şekilde başkasının bilgisi haline gelmektedir.

Evet. İnsan kolunu geliştirebilir. Her ne kadar DNA belli bir kişiye ince bir kol kodlamışsa da o ince kollu kişi çalışarak bu kolu kalınlaştırabilir. Unutulmamalıdır ki çalışma devam ettirildiği sürece bu gelişme baki olacaktır. Çalışma durduğunda DNA’nın emrettiği ince biçim geri gelecektir.

İşte tam bu nokta insanlar çalışarak zekalarının geliştirilebileceğini inanmaktalar çünkü çalışan kol kalınlaşırsa çalışan beyin daha zeki olur. Tamamen yanlış bir yorum.

Biz ne kadar çalışırsak çalışalım göz rengimizi değiştiremeyiz. Gözlerimiz hücrelerden meydana gelir, beynimiz de öyle. Göz değişmiyorsa beyin de değişmez. Fakat göze hızlı bakmayı öğretebiliriz. Örneğin kumaş kesen biri bir süre sonra bunu öyle bir hızlı yapar hale gelir ki yanındaki kişi bu göz hareketlerini takip etmekte zorlanır. Bu durum için göz gelişti denmesi yanlıştır. Çünkü göz gelişmemiştir sadece yeni işe uyum sağlamıştır. Bu işi bırakan insanın göz hareketleri tekrar normale dönecektir.

Hızlı Düşünme Beyin Gücü İle Alakalı mı?

Beyne de bir konuda hızlı düşünme öğretilebilir. Örneğin çarpım tablosu…

Çarpım tablosu öğrenen bir beyin sorulara çok hızlı cevap verebilir. Bu onun zekileştiği anlamını vermez. Sadece konuya uyum sağladığını gösterir. Tekrar edilmeyen bilgiler aynı anadilin unutulmaya yüz tutması gibi kaybolur. O zamanda bu yanlış sava göre beynin zekiliğini kaybettiğini söylenmelidir. Yanı kolda olduğu gibi… halteri bırakan birinin kasları incelmeye başlar.

Eğer kişi zeki değilse ve çarpım tablosunu öğretir gibi beynini zekileştirdiğini düşünürse doğru bir yorumda bulunmamış olur. Tersinde kişi yine zeki olmayan haline dönmelidir. Çünkü kol da zekayı temsil eden beyin de hücrelerden meydana gelmiştir. Beyin demek zeka demektir.

Dolayısıyla zeka her ne kadar soyut anlamda kullanılıyorsa da hücre dediğimiz somut bir varlıktır. Kandan sinirlerden oluşur. Bunların yarısının olmaması kişiye zihin engelli tanımı koydurur.

Rahatça söylenebilir ki her uzvunu yüzde yüz kullanan insanın sadece beynini farklı kullandığı bilgisi kocaman bir yalandır.

İnsan parmağını yüzde yüz kullandığı kadar beynini, zekasını da yüzde yüz kullanır. Bu yüzde yüzlük zaman geçtikçe azalır. Azalır çünkü insan zararla değişir. Kaldı ki gelişimini tamamladığı ergenlik çağından sonra gerilemeye başlayan zekanın geliştiğini iddia etmek de oldukça ilginçtir. Gerileyen bir şeyi ne ilerletebilir. Buldum. Bulmaca! Eğer insan bulmaca çözerse beyni, zekası gelişir. Yerseniz! 😊

İnsan ne yaparsa yapsın, yaptığı iş konusunda beynine o işi hızlı yapmayı öğretir. Bu zekanın geliştiği değil, o işe uyum gösterdiği anlamına gelir. Aynı kolun ağır şeyler karşısında bir beyni varmış gibi kendisini kalınlaştırıp ağır şeyleri taşımaya yönelik kendisini geliştirmesi gibi…

Ağır olan şeylerin ortadan kalkması, beynin yaptığı işlerin artık yapılmaması, yüzmenin bırakılması vs. her ne varsa organın önceki durumuna dönmesine neden olur. Kol kalın kalmıyorsa işi hızlı ya da kaliteli yapmayı öğrenen zeka da artmıyordur.

Sonuç olarak

Zaten zeka denen şey kodla belirlenmiştir. Aynı boy uzunluğu gibi… O yüzden birine bir soru sorduğumuzda anında ve kesin cevap alırız. Birine de soru sormayı aklımızdan bile geçirmeyiz. Biliriz ki ya çok geç cevap alacağız ya da sorduğumuza pişman olacağız. Eğer zeka değişiyor olsa zihin engellilerin zekası artardı ve hep öyle kalırlardı. Maalesef onların zekası hep aynı kalıyor. Tabi bulmaca çözmezlerse hep aynı kalır. Her gün bulmaca çözerlerse zeki biri olurlar! Yerseniz!

 

Dünyayı Kim Yönetiyor? Dünyayı Yöneten Gizli Güçler

Küresel Isınma Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Satranç Nedir? Nasıl Oynanır?

 

Click to rate this post!
[Total: 3 Average: 5]

İlgili Makaleler

6 Yorum

  1. Merhaba Serkan bey. Bey’in gücü! Güzel bir konuya deginmişsiniz. Her insanın bu konuda görüş açısı farklıdır. Kimi insanlar beyinlerini fazla kimisi az çalıştırır. Kimisi işine geldiği gibi çalıştırır. Kimiside midesine midesi dolsun, isterse dünya yansına çalıştırır. kimisi hak için, kimisi haksızlığa çalıştırır. Olay budur her insan işine geldiği gibi, işine geldiği kadar çalıştır…

  2. İnsan bilinçlenmesi açısından böyle makaleleri yazmak ve paylaşmak güzel şeyler.
    Ellerine sağlık böyle makaleleri görmek dileğiyle…

Erkan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı